Menopoz Manifestosu

(*) Bu makale dünyanın en ünlü ve en açık sözlü jinekologlarından biri kabul edilen, “The Menopause Manifesto” isimli kitabın yazarı Doktor Jen Gutter’ın aynı başlıklı TedX konuşmasının -bazı ufak değişikliklerle- çevirisidir.

Menopoz internette oylanan bir işletme olsaydı, ancak bir yıldız alırdı. Şöyle yorumları hayal edebiliyorum:

  •  Bu kuruluşun sıcaklık kontrolü sorunları var. Önce insanı kan ter içinde bırakan bir sıcaklık ve ardından gelen korkunç üşüme. Termodinamik yasalarına meydan okuyor. Tavsiye etmem.
  •  Berbat, berbat, berbat! Kanamanın tarihi belliydi, ancak bildirim yapılmadan değiştirilmiş.  Bu yüzden beklenenden 3 hafta sonra takside giderken geldi ve arabayı mahvettim.
  •  Seks çok kuruydu.

 Menopoz, elinize bir rehber verilmeden ve nereye gideceğinizin pek belli olmadığı bir kano gezisine gönderilmek gibidir. Tek bilinen bunun korkunç bir gezi olacağıdır. Oraya nasıl varılacağı ya da akıntı gibi engellerle nasıl başa çıkılacağı konusunda size hiçbir tavsiye verilmeyecektir.  Korku? Tamam. Belirsizlik? Tamam. Tıbbi sorunlar? Tamam. Hoş olmayan semptomlar? Tamam. Toplumsal ilgisizlik? Tamam.

Ataerkil toplumumuzdaki menopoza ilişkin sessizlik kültürü kadınlarımızı bilgisiz bırakmaktadır. Menopoz hakkında arada sırada bir bir şey konuşuluyorsa bile, onda da genelde konuya yumurtalıkların işlevini yapmaması penceresinden -menopozun kadınlar ve yumurtalıkların zayıflığından kaynaklanan bir hastalık olduğu iddiasından- yaklaşılır. Bu iddianın tek dayanağı erkeklerin menopoz yaşamamasıdır. Ancak kadınlar ve erkekleri bu şekilde birbirleriyle karşılaştırmakla, karaciğer ile kalbi karşılaştırmak arasında hiçbir fark yoktur. Karaciğer kalp gibi atmadığı için hastalıklı bir organ olmadığı gibi, kadınlar da yumurtalıkları östrojen üretmeyi bıraktığı için hastalıklı değildir. Ancak bu yargıların sonucu olarak pek çok kadın semptomlardan mustarip şekilde yaşar ya da önemli sağlık taramaları veya tedavilerinden yararlanmaz, veyahut “Bu sadece kadın olmanın bir parçası” veya “O kadar da kötü değil” gibi basmakalıp sözlerle geçiştirilirler. Pek çok kadın hayatlarının üçte birini, hatta bazen yarısını menopoz sonrası dönemde geçirir. Eğer bu zamana menopoza geçiş dönemini de katarsanız, bu kesinlikle kadınların hayatının yarısına denk gelir. Günümüzde dünya üzerindeki kadınların bir milyarından fazlası 50 yaşın üzerindedir ve düşen doğum oranları ile nüfus yaşlandıkça, menopoza geçiş döneminde ve menopozda olan kadınların nüfus içindeki oranı da artacaktır.

Menopozun doğal bir olay olmasına karşın, birçok kadın belirtiler, fiziksel değişimler, tıbbi endişeler veya tedavi opsiyonları hakkında yeterince bilgi sahibi değildir. Bu bilgi açığı sağlık hizmeti sağlayıcılarının kadınların eğitimle ilgili ihtiyaçlarını karşılamaktaki yetersizlikleri (tıp sektörünün iletişim alanında ciddi problemleri mevcuttur) kadar, tıbbi mizojeniden -tıp alanının uzun zamandır kadınları görmezden gelmesi- de kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak kadınların menopozla ilgili belirtileri ve sağlık endişeleri genellikle ya uydurma ya önemsiz ya da “kadın olmanın bir parçası” -yani katlanılması gereken bir şey- olarak görülür. Ancak menopoza ilişki toplumsal utandırma sağlık hizmeti sağlayıcıların ofislerinin dışına taşar. Yaş alan kadınlara karşı toplumda genel bir küçümseme eğilimi mevcuttur. Belki de küçümseme doğru kelime değil zira yaşlanan kadınların sorunları o kadar önemsizdir ki belki küçümsenmeye bile değmez… Doğrudan görmezden gelinir.

Tıbbi olarak menopoz, ergenliğin tersidir; yumurtalık fonksiyonunun bir biyolojik evresinden diğerine geçiştir. Ancak bu iki olaya bakış açımız birbirinden daha farklı olamazdı. O halde kitabın ortasından konuşalım. Menopoz en az ergenlik kadar – hatta daha fazla – ilgi görmeyi hak ediyor ve erkek olmak ne kadar bir hastalıksa, menopoz da o kadar hastalık. Gençken, karakterlerin adet gördüğü veya sütyenlerle boğuştuğu kitaplar okurdum, arkadaş grubumda bizimle regl ürünleri hakkında konuşmaya istekli birkaç havalı anne vardı ve arkadaşlarım ve ben kendi aramızda regl hakkında sohbet ederdik. Bu heyecan vericiydi. Nedeninden tam olarak emin değildim ama bunun toplumdaki yerimin bir işareti olduğunun farkındaydım. Aksine, menopoza giren kadınlara dair hikayeler yok ve bahsedildiği nadir zamanlarda da menopoz hep olumsuz bir şey olarak anlatılıyor. Dahası, menopoz hakkındaki makus sessizlik ve kadınların bilgi eksiklikleri hem ilaç endüstrisi hem de takviye amaçlı ve diğer sözde doğal ürünleri satan şirketler tarafından istismar ediliyor.

Ancak menopozla ilgili sorunlar tıbbi ihmalin ve bu bilgi eksikliklerinin ötesine geçiyor. Kadınlar bana menopozun yalnızlık olduğunu söylüyor; bu konuyu öğrenebilecekleri hikayeler ya da buna ilişkin bir kültür yok. Yani tıbbın boşluğunu dolduracak bir fısıltı ağı yok, onları rahatlatacak hiçbir şey yok. Kadınlardan sürekli duyduğum şey şu: “Ne yapacağım?” ve “Nereye başvuracağım?”. Çünkü kadınlar vücutlarının nasıl ve neden değiştiğini anlayabilmeleri için menopoz hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorlar ve kendileri için işe yarayacak kararlar verebilmek için bilgiye ihtiyaç duyuyorlar. Onların deneyimlerini kendi deneyimlerimle karşılaştırıyorum. Tıp fakültesine 20 yaşında, kadın hastalıkları ve doğum eğitimime ise 24 yaşında başlamış biri olarak, hem adet döngüsü hem de menopoz dönemindeki hormonal değişiklikler hakkında -sadece meselenin biyolojik kısmı deği, bunun pratikte bedenim üzerimdeki etkisi hakkında da- detaylı bilgiye sahip olmadığım bir dönemi hatırlamıyorum. Bu tıbbi bilgilerim menopoz sivilcelerimin çıkmasını, ateş basmalarını ya da menopoza geçişte tipik olan o “özel” ağır dönemleri yaşamamı engellemedi. Ancak tam olarak neler olduğunu ve ne zaman bakım almam gerektiğini bildiğim için, tüm süreci rutin hale getirdi. Testlerin neye işaret edip neye işaret etmediğini bildiğim ve tedavileri anladığım için, tedavi seçeneklerini incelemek ve güvenli seçenekleri seçip, “yılan yağı” kullanmaktan kaçınmak benim için çok daha kolaydı.

Kendi menopoz dönemime girdiğimde, 20 yılı aşkın bir süreyi kadınlarla menopoz dönemleri hakkında konuşarak ve semptomlarını ve sağlık sorunlarını yönetmelerine yardımcı olarak geçirmiştim, bu nedenle çeşitli deneyimler ve tedavi seçenekleri hakkında bilgi sahibiydim. Kadınlar genellikle menopoz hakkında sadece korkunç hikayeler duyarlar, ancak gerçek şu ki menopoz deneyimleri aslında büyük farklılıklar gösterir. Pek çok kadında hafif, bazılarında orta şiddette, bazılarında ise şiddetli semptomlar görülür. Bu semptomlar genellikle geçicidir, ancak bazen uzun süreli olabilir.

 

Menopoz, bir kadının kardiyovasküler hastalıklar ve kemik erimesi gibi çeşitli tıbbi sorunlar yaşama riskini artıran bir dizi biyolojik olayı tetikler. Ancak bir kadının tuvalindeki tek boya menopoz değildir. Yaş, diğer tıbbi sorunlar, diyet, egzersiz ve olumsuz çocukluk deneyimleri de kadının portresine renk katar. Dolayısıyla bir kadın ne yapması gerektiğini düşünmek istediğinde, geri adım atıp resmin bütününe bakması önemlidir. Menopozu yönetmek, bütüncül tıptaki en üst düzey egzersizdir. Menopoz bir hastalık değildir. Adet dönemleri ya da hamilelik sırasında vücudun fetüse saldırmasını önleyen bağışıklık sistemini baskılama yeteneği gibi türlerin hayatta kalmasının bir parçası olan evrimsel bir adaptasyondur. Başka diğer biyolojik olaylar gibi, menopozun da bazı olumsuzlukları vardır – bazı kadınlar için rahatsız edici semptomlar ve çeşitli tıbbi rahatsızlıklara ilişkin risklerde artış gibi. Ancak menopoz aynı zamanda bir kadın yaşlanırken ortaya çıkar; bu nedenle her semptomu sadece hormonlarla ilgili bir konu şeklinde geçiştirmemek de aynı derecede önemlidir. Kadınların menopozu ve menopoza komşu olan her şeyi bilmeleri önemlidir, böylece kendi bedenlerine neler olduğunu anlayabilir ve gerektiğinde ihtiyaç duydukları tıbbi destek için haklarını savunabilirler.

Benim manifestom, her kadının kendi menopozunda kendisine yardımcı olacak bilgiye sahip olmasıdır. Menopozla ilgili sessizlik ve utanç döneminin yerini gerçeklere ve feminizme bırakmasını talep ediyorum. Menopozu bir hastalık olarak görmekten vazgeçmemiz gerektiğini ilan ediyorum, çünkü bu kadın olmanın bir hastalık olduğu anlamına gelir ve ben bu kötü kurgulanmış hipotezi reddediyorum. Ayrıca aterkinin menopoz hakkında ne düşündüğünün de önemsiz olduğunu ilan ediyorum. Hiçbir yaştaki kadının değerini erkekler belirleyemez. Vücudunuzun nasıl çalıştığını bilmek normalde bir feminist eyleme geçmeyi gerektirmemelidir; ancak gerektirmektedir. Ve ataerkil bir toplumda menopozdaki bir beden hakkında konuşmaktan daha büyük bir feminist eylem yok gibidir.

Öyleyse -neler yaşadığımız, bilimin neleri bildiği ve nelerin araştırılması gerektiği ve hala nelerin değişmesi gerektiği hakkında- biraz ses çıkaralım.

 

Bu makale Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile çevirilerek yayınlanmıştır.. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla teknolojikanneler.com ‘a aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.